29 Haziran 2012 Cuma

Interior Design














28 Haziran 2012 Perşembe

Francesco Borromini (1599-1667)


Roma Barok mimarisinin üç büyük ustasından biri olan Francesco Borromini bir duvarcının oğlu olarak Lugano Gölü kenarında bulunan Bissone’de doğdu ve basit bir taş yontucusu olarak çalıştığı sırada, 1614 de Roma’ya gitti. Orada önce Carlo Maderna ile çalıştı, sonra da Bernini’nin yanına yardımcı olarak girdi. Bernini’nin yanından ayrıldığı sırada ona şöhret kazandıran S. Carlo alie Quattro Fontane (1638-41, cephe 1665-7, Roma) yi yapmaya davet edildi. Hayatını intihar ederek sonuçlandıran bu içine kapanık, sinirli, yalnız adam son derece kendine has bir özellikle eksantrik, alışılmamış yapılarla yeni mimari ifadeler aramıştır. Çok dar ve elverişsiz bir arsada fırtına yaratan bir eser ortaya koymuştur. Son derece cüretli ve hareketli cephe iç bükey ve dışbükeylerle, içleri heykelli nişlerle canlandırılıp hareketlendirilmiştir.

Cephedeki dalgalanma iki kat arasındaki kalın bir kornişle daha da belirlenmiştir. Yapının plânı da cephesi kadar ilgi çekicidir. Burada Borromini, Rönesans’ın daire planını, Gotik’in bazilikal uzunlamasına planı ile birleştirerek oval elde etmiştir. Kapıdan içeri girildiğinde akan ve dalgalanan hareket mihraba doğru uzanır. Burada üzerinde durulacak bir taraf da yapının esas çekir deği ile binanın sokak cephesi arasındaki ilişkidir. Sokak cephesi ile esas yapı çekirdeği arasında sağlam bir bağlantı yoktur. Cepheadeta kilisenin esas iç duvarı önüne getirilmiş bir paravan veya süs fasadı olmuştur.
Borromini’nin Roma’da Üniversite kilisesi olan S. Ivo delhi Sapienza (1642-50) sının altı dilimli kubbesinde altıgen fener ve üstündeki burgu şeklindeki tepeliğinde nefes alır gibi bir hareket buluyoruz. Borromini, 1653-55 yılları arasında. Rainaldi tarafından başlanan, Roma’da Piazza Navona’ya bakan S. Agnese Kilisesi’nde de çalıştı. 1666 da tamamlanan kilisede yapıya hakim olan çift kule ve kubbede Borromini’nin payı çoktur.











Sandro BOTTICELLI (Alessandro di Mariano Filipepi) (1445, Firenze - 1510, Firenze)












talyan ressam, desenci ve gravurcu.

Genc yasta Fra Filippo Lippi'nin yanina girerek resim, desen ve geometri ogrendi. Ilk yapitlarindan olan Guc, Judith ve Holofernes'de (1472, &Mac220;cu de Floransa, Uffizi Galerisinde) Lippi'nin ve Lippi'den sonra yanlarinda calistigi Antonio Pollaiolo ve Verrocchio'nun etkileri gorulur.

1470 yilinda daha ilk tablolariyla buyuk un kazandi. ozellikle Kahinlerin Tapinmasi (Uffizi) ve Madonna (Louvre Muzesi) bunlar arasinda sayilabilir.

1481'de Papa Sixtus IV tarafindan Roma'ya davet edildi ve Roselli, Ghirlandaio ve Perugino ile birlikte Sistina Capellasinin suslemesinde calisti. Burada Musa'nin yasamini canlandiran 3 fresk ile Isa'nin Igvasi'ni yapti. Bu eserlerinde zengin ayrintilar gorulur.

1480-1490 yillarinda, olgunluk doneminde Floransa'da Lorenzo de Medici'nin korumasinda sanat calismalarini surdurdu. Bu donemde La Primavera-Ilkbahar (1478), Venus'un Dogusu (1484, Uffizi), Mars ve Venus, Minerva ve Kentauros (1485, Uffizi, Floransa) gibi konusunu mitolojiden alan basyapitlar gerceklestirdi. Bu arada, kiliseler, dinsel dernekler icin tablo siparisleri aldi. Meryem'in Tac Giymesi (1488, Uffizi) bunlardan biridir.

Daha sonra zarif ve ozgun kompozisyonlar iceren bir dizi Madonna resmi gerceklestirdi. Bunlar arasinda &Mac222;amdanli Madonna (Berlin), Magnificat Madonna'si (1485, Uffizi) ve Narli Madonna (1487, Uffizi) sayilabilir.

1491 yilinda tanistigi Savonarola'dan ve vaazlarindan buyuk olcude etkilendi. Son yapitlarinda bu vaazlarin yarattigi celiskilerin etkileri gorulur. Pieta (1498, Munih Pinakothek'i), Carmih'a Gerilis (Cambridge, ABD), Isa'nin Dogumu (1500, Londra) bu eserler arasinda sayilabilir. Ayrica yogun anlatim gucu ve guclu desenlerle Ilahi Komedya'yi resimlemistir.

Botticelli, Ronesans resim sanatinin gelismesinde buyuk rol oynamistir. Kendisini deliligin sinirina surukleyen kaygisi, sanatina yon verdi. Ucucu ve coskulu figurler cizmistir. Ayrica hastalik derecesine varan zerafet duygusu eserlerine kendine ozgu siirimsi bir hava verir. Yapitlarinda hareket ve durusun inceligi, ince uzun bedenli, uzun boyunlu ve yuzunde ciddi bir ifade tasiyan kadinin zarifligi zengin bir doku olusturur. Dinsel konulu tablolar yapmis olsa da Botticelli, dinsel bir ressam degil guzellige tutkun bir ressam olmustur.


Michalengelo Buonarroti (1475 - 1564)











Michalengelo Buonarroti (1475 - 1564)
Michalengelo, 1475 yılında İtalya’nın Floransa Kenti'nde doğdu. O da gençliğinde, diğer birçok usta sanatçı gibi, ünlü bir ressamın yanında çıraklık yaptı. Çıraklık döneminde, çizim alanında sağlam bir teknik edinerek, mesleğinin tüm inceliklerini öğrendi. Kişiliğindeki kolaydan kaçış, o zamanki teknikleri olduğu gibi almak yerine, onları yorumlayıp yenilik katmak için uğraşmasını sağladı. Böylece, ilk olarak insan vücudunun kas ve sinir sistemlerini öğrenmek amacıyla kadavra kesti. Bu incelemesini, insan figürlerinin kendisi için hiçbir gizemli yanı kalmayıncaya kadar devam ettirdi. O dönem, birçok küçük işe el attı ve ününün ülke çapında yayılması üzerine Papa tarafından bir kilise işi için görevlendirildi. Sistina Kiliseciği olan bu kilisenin, onun sanat kariyerindeki önemi çok büyüktür. Ustalık alanı, heykeltraşlık olan Michelangelo’ya bu kilisenin boyama işi verildi. Aşırı duygusal olan Michelangelo, kendisine verilen bu görevden pek memnun olmadı. Fakat ‘görev görevdir’ diyerek kabul etti. Alınganlığı devam ederken, bu iş için kendisine yardımcı aramaya girişti. Fakat birden bire kiliseciğin içine kapandı ve yanına hiç kimseyi yanaştırmayarak, dört yıl boyunca tek başına bu kilise tavanını resmetti. Çalışması sona erdiğinde, sanat dünyasını şaşkına uğratan bu yapıtı, tek bir bedenin gücüyle tamamlamış olması, bugün bile olağanüstü bir başarı olarak görülmüştür. Bu çalışmanın ardından, çok sevdiği heykeltraşlığa geri döndü ve uzun yaşamı boyunca günümüze kadar uzanan birçok eser verdi. Onun eserlerindeki devinim, sıradan bir dinlenme duruşunda bile görülür. Onun da, sanat yapıtlarından elde etmek istediği buydu; soğuk mermerden, sıcak hareketleri, yaşamı, sükûneti vermek. Toplumsal yerinin bilincinde olan Michelangelo, kendisini "Heykelci" diye simgeleştirenlere, "Ben Michalengelo Buonarrati’yim ve dükkan ressamı ve heykelci. Papalara hizmet ettiysem de, buna zorunlu bırakıldım" diyerek, alçak gönüllülüğünü ve geçmişte yaptığı bazı işlere sitemkâr tavrını ölene kadar sürdürmüştür. 

Moda Danışmanlık OFİS